Geçtiğimiz yıl nükleer santral açan birinci Arap ülkesi unvanını alan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), topraklarından petrol fışkırmasına karşın nükleer alanda süratle ilerliyor. BAE, önümüzdeki günlerde Barakah nükleer santralinin üçüncü ünitesini açacak.
BAE, güç bölümünün karbondan arındırılmasına öncülük etmek için nükleer santral kurduğunu savunurken, Orta Doğu’ya daha fazla nükleer program getirmenin uzun vadeli sonuçları hakkında telaşları artırdı.
Merkezi Brüksel’de bulunan Milletlerarası Nükleer Hukuk Birliği (International Nuclear Law Association-INLA) İdare Heyeti Üyesi ve INLA Türkiye Lideri Avukat Abide Gülel, BAE’nin nükleer oyuncu olma yolunda attığı adımlar hakkında şu değerlendirmede bulundu:
“Bölgedeki başka iki ülke – İsrail ve İran – zati nükleer kapasiteye sahip. İsrail’in kabul edilmemiş bir nükleer silah cephaneliği var ve İran’ın sırf barışçıl maksatlar için olduğu konusunda ısrar ettiği tartışmalı bir uranyum zenginleştirme programı bulunuyor.
Bölgesel olarak nüfuza sahip ve memleketler arası bir iş merkezi haline gelen BAE, bölgesel rakiplerine karşı kullanmak için otorite inşa etmeye çalıştığına dair kaygıları susturmak istiyor.
AMAÇ NÜKLEER SİLAH ÜRETMEK Mİ?
Ancak BAE’nin bu dört nükleer reaktöre yaptığı yatırım, istikrarsız Körfez bölgesini daha da istikrarsızlaştırma, etrafa ziyan verme ve nükleer yayılma mümkünlüğünü artırma riski taşıyor. Nükleer kulislerde, BAE’nin nükleere olan ilgisinin, nükleer silah üretme isteğinin yeterli bir formda gizlenmiş olabileceği konuşuluyor.
Bölgenin istikrarı ve etrafı için önemli bir tehdit olarak nitelendiren Katar, milletlerarası nükleer müşahede kümesine Barakah santrali hakkında şikayette bulundu.
Bu ortada, petrol zengini Suudi Arabistan ve Mısır da nükleer güç programları başlatıyor.”
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı